25 Ağustos 2016
Eh be zaman ne kadar görecelisin..
İki sene önce bu zamanlar, kendimi gerçekten Egeli gibi hisssetmeme rağmen haftada bir gün İzmire gitmek sarhoş ettiyse demekki, dilimde hep ''...Aman efendim ayrılık ölümden beter, canım efendim yeter bu hasretlik yeter. Aman efendim bana bir merhaba gönder, canım efendim caanım efendim...''
Nerdee bir akşam vakti tiyatrolar, senfoniler, gezmeler..
Sonra bir akşam vakti, saat 10 suları açık havada Ege rüzgarı seni serinletirken; en sevdiğin aktivitelerden tiyatronun sonunda çalmasın mı fonda. İşte o melodi, aman Tanrım, sözleride var hemde canlı.. ''Cigaramı sardım karşı sahile, yaktım ucundan acıları. Ağları attım anılar doldu, ağlar hasretimin kıyıları. Yareme tuz diye yakamoz bastım, tek şahidim aydı...''
Nasıl bi duygu doldu, jeton düştü, dumur oldu, ne dersen de; gözlerim doldu..
Eh be hayat ne biçim savuruyorsun..
Neyi alıyorsun, neyi veriyorsun anlaşılmıyor..
Nereye gidiyorsun, iyi de neden geri?
Anlaşılamamak hoşuna mı gidiyor?
Her anımı kasten dolu geçirmeye çalıştığım için mi arkam/sırt çantam çok soru işareti, çok duygu, çok kaos, çok anı, çok çok dolu..?
Dip Not: Bornova Açık Hava Tiyatrosunda Sumru Yavrucuk performansıyla Shirley...
Kapıda kiminle karşılaştım amaa.. Sevdiğim ortaokul arkadaşımın ailesi; müthiş tesadüf oldu, çünkü Adanaya döndüklerini düşünüyordum. Bornovada ikinci tiyatromdu ve ikisinde de arkadaşımın kardeşiyle; bu da bir tesadüf..