12 Eylül 2014
Hayatımda (zamanını tam olarak hatırlayamasamda tahminen 90ların sonu 2000lerin başı) unutamayacağım anlardan biri daha..
Bir dönem orduevlerinde peçete katlamaya önem verirlerdi. Her gidişimizde tabakların üstündeki peçetelerin şekilleri değişirdi, çook şık bir görüntü.. Bense (üç kişilik bir aile olduğumuzdan) o peçeteleri ağır çekim üç kez açar, masadaki boş servisin peçetesini bozup yeniden yapınca yemek boyu mutlu olurdum.. Bu böyle 1, 2, 3.. sürdü; bir süre sonra masadan kalktığımızda ne kadar çeşit biliyorsam o kadar farklı farklı katlı peçete bırakıyorduk.. Malesef ki mekan-zaman-kişinin yüzü hiç aklımda kalmadı..
Bir gün yine (iş bu ya) masaya oturur oturmaz masadaki peçeteleri farklı farklı katlamaya başladım. Bi asker abi fark etmiş; elinde bi peçeteyle yanıma geldi, peçeteyi katlayarak zor ve güzel bir model yaptı. Ben hayran kaldım, öğretiyim istersen dedi ve ağır çekim gösterdi. Sonra bozup peçeteyi bana verdi, al yap diye.. Ben bi denedim, tabi onun ufak bi yardımıyla, çok da güzel oldu.. Bizim siparişler gelene kadar o asker abi bana 5-6 farklı model öğretti.. Bak o peçeteyi katlayan elleri hiç unutmadım!..
Bir ara peçeteleri katlayarak birbirinden güzel 10 farklı model yapabiliyordum. Sonra masaların üstünde hep aynı basit modeli görür oldum; bir süre daha masadan kalkarken peçeteleri katlı bırakmaya devam ettim, görürler de yine eskisi gibi şık peçete modelleri yaparlar diye.. Ama değişen bişey olmadı; artık dikkat bile etmiyorum, muhtemelen katlanmıyor bile..
Sanırım bunu bilen bir güzel insan vardı, aslında öğretmeye de hevesliydi ama her yerde olduğu gibi masaların üstünde bile bilgiye lüzum kalmadı, bilgisiz-görgüsüz idare eder olduk..