26 Nisan 2014
"Evim evim, güzel evim, benim evim" derdim.. O tırstığım tiksindiğim kertenkeleyle karşılaşmayı hatta savaşmayı göze alıp hafta içi iki gün boşluğumda çantamı doldurup gelirdim. Komşular ilk tek gelişimde epey şaşırmışlardı ama şimdi beni gördüklerinde "annenler de geldi mi?" diye sormak sıradan oldu..
Hey gidi hey..
Zaman olarak final haftasından sonraki gelişimde deli gibi temizlik yapmıştım sonunda da tam yığılıp kalacakken komşu teyze ogün yediğim tek yemeği getirmişti, ilaç gibi gelmişti..
Final haftası için çalışmaya gelmek de adetten olmuştu.. (Evde çalışamayıp Örende çalışanlardanım, her gelişte çalışacak bişeyim olmasa en çok ben şaşarım, ki daha şaşırdığım görülmedi.) Birkez gelişim tam pazarın olduğu güne denk gelmiş ve dolmuşda yarısından fazlası kitapla dolu olan valizimi dizlerime yüklemek zorunda kalmıştım. İlk o zaman anladım ameliyatlı da olsa arada sızım sızım sızlasa da hâlâ sağlamlar, çok şanslıyım.
Bir keresinde de içim çok farklı sıkıldı, kulağımda uzaklaşmamı öneren sığ bir fısıltı, gitme diyen çıkınca da oluşan inatla, "yeni yaşıma evimde giricem." diye gelmiştim ve son tek gelişim oldu. O günden başlayarak bir hafta süren ve sonu kayıpla biten bir sürecim oldu..
Velhasıl hep aklımdaydı hep sevdim, evet bu ev yoktu ama doğduğumdan beri her sene Ören'deydim. Ama bu seferki geliş tatsız oldu, hiç gelesimiz yoktu hatta Ayvalık'ı tercih eder hale geldik. Bir seçimle satılmış gibi, artık benim değilmiş gibi, etraftaki insanların çoğunun düşünce yapısı tasrif etmeyeceğim biçimde benimkine taban tabana zıtmış gibi.. Hep dedim; "yazıklar olsun, böyle bi sahile yakışıyor mu?" Ama sebebi anlaşıldı; iskân, daha önce engellenen hizmetlerin beklentisi, tehdit.. Vay anasına koltuk, sen nelere kâdirsin..
Sabahki bir anons; pazar günü yağmur duası yapılacakmış, katılmak isteyen vatandaşlar için de şu meşhur servisler kalkacakmış.. Kimsenin günahını almayayım ama ben böyle bi anonsu ilk defa duydum.. Mantık demez mi; dua dan önce var olan güzelim ağaçları kesip beton dökmeyi bıraksak..
(Son durum; geldiğimde kapalı bir hava, ıslak toprak, yağdı yağacak yağmur.. Ama şimdi; buranın güneşi hatta yeşili mavisi bir başka güzel..)
Hey gidi hey..
Zaman olarak final haftasından sonraki gelişimde deli gibi temizlik yapmıştım sonunda da tam yığılıp kalacakken komşu teyze ogün yediğim tek yemeği getirmişti, ilaç gibi gelmişti..
Final haftası için çalışmaya gelmek de adetten olmuştu.. (Evde çalışamayıp Örende çalışanlardanım, her gelişte çalışacak bişeyim olmasa en çok ben şaşarım, ki daha şaşırdığım görülmedi.) Birkez gelişim tam pazarın olduğu güne denk gelmiş ve dolmuşda yarısından fazlası kitapla dolu olan valizimi dizlerime yüklemek zorunda kalmıştım. İlk o zaman anladım ameliyatlı da olsa arada sızım sızım sızlasa da hâlâ sağlamlar, çok şanslıyım.
Bir keresinde de içim çok farklı sıkıldı, kulağımda uzaklaşmamı öneren sığ bir fısıltı, gitme diyen çıkınca da oluşan inatla, "yeni yaşıma evimde giricem." diye gelmiştim ve son tek gelişim oldu. O günden başlayarak bir hafta süren ve sonu kayıpla biten bir sürecim oldu..
Velhasıl hep aklımdaydı hep sevdim, evet bu ev yoktu ama doğduğumdan beri her sene Ören'deydim. Ama bu seferki geliş tatsız oldu, hiç gelesimiz yoktu hatta Ayvalık'ı tercih eder hale geldik. Bir seçimle satılmış gibi, artık benim değilmiş gibi, etraftaki insanların çoğunun düşünce yapısı tasrif etmeyeceğim biçimde benimkine taban tabana zıtmış gibi.. Hep dedim; "yazıklar olsun, böyle bi sahile yakışıyor mu?" Ama sebebi anlaşıldı; iskân, daha önce engellenen hizmetlerin beklentisi, tehdit.. Vay anasına koltuk, sen nelere kâdirsin..
Sabahki bir anons; pazar günü yağmur duası yapılacakmış, katılmak isteyen vatandaşlar için de şu meşhur servisler kalkacakmış.. Kimsenin günahını almayayım ama ben böyle bi anonsu ilk defa duydum.. Mantık demez mi; dua dan önce var olan güzelim ağaçları kesip beton dökmeyi bıraksak..
(Son durum; geldiğimde kapalı bir hava, ıslak toprak, yağdı yağacak yağmur.. Ama şimdi; buranın güneşi hatta yeşili mavisi bir başka güzel..)