21 Aralık 2013
Ne, neden, ne için olur bana böyle; anlamam güç..
...Unutursun, unutursun...
Büyüdükçe unutması daha mı zor ki.. Belki unutulacaklar kuyruğu uzun sıra gelmiyor belki dee.. Evet ya; eskiden de zordu, hatta yenisi gelmeden gitmezdi eskisi..
Ne hallere düştük; benim içim şişti, çevremdekilerin vay haline..
Benim niyet yine yandan yedi iyi mi (bir ayarı tutturamadık), bu seferde ayaklarım yerde değil..
Geçen hafta unuttuğum/kaybettiğim anılarımı duydum dostlardan. Çok canlı ve eğlenceliydiler. Önce neden unuttuğumu anlayamadım; her daim en yakınım anneme bu durumu söylediğimde ''Yaşadıklarından.'' diye kısa ve öz bir cevap aldım. Bense ''Bir tek ben mi yaşıyorum yani!'' karşılığını vermiştim..
Sonra düşününce unuttuklarımın büyük çoğunun 2003 Eylülde gittiğini fark ettim. Daha büyük bir problemle karşılaşana kadar, bi dönem engelleyemediğim bir şekilde takıntı gibi sabah uyandığımda ameliyata girecekmişim gibi gelirdi.
Demek ki travmatik durumlarda hafızada kayıplar oluyor istemsiz..
Şu anki durumumu da unutmak istiyorum istemli; kötü olmasa da.. Amaa töbe travma istemem; herkesden uzak, töbe.. Sadece günlük yaşamımı engellemese, bana daha önce yapmadığım şeyler yaptırmasa yeter.. Ama nasıl, nasıl !! Bir yöntemde bulamadım henüz, -20 derece bitirir dedim sadece dondurmuş, ee daha ne yapmalı..
Bir İstanbul hayali..
Ne İstanbul kaldı eskisi gibi ne de Lidanın kavuşma ümidi..
... Yarından haber yok, dün bitti... (Sertap Erener, Unutursun İçin Yana Yana)
Odamın duvarındaki tek çerçevede Kız Kulesi.. Galiba totem motem yemedi. Ya siyah beyaz olduğundan geçmişe gidiyor ya da geç kaldım duvara asmaya.. Amaannn ben seviyorum, yemişim totemi..