15 Temmuz 2014
Tanrım bu insanlar çook garip.. Özellikle çoğunluktan biraz ayrık duranlar.. Çoğunluğun davranışları birbirine benzer, sürü psikolojisi mi ne..
Bazen insanları bu kadar irdeledikten sonra yaklaşıp yaklaşmamaya karar vermek boş bir işlemmiş gibi geliyor..
-Birisi tabiri caizse kot kafalının teki. Bir kez muhabbetini dinledim birdaha hiçbir kuvvet dinletemez. Duydum 50sinden (60ıda olabilir) sonra müziğe/müzik aletlerine merak salmış.
Normalde sürekli yeni şeyler öğrenenlere karşı büyük zaafım olsada bu adamın ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değil. Psikolojiye meraklı biri olarak anlamak için zerre uğraşmıyorum zaten, hesap et o derece..
-Diğeri de; iki gün önce tanıştığım, bir düşüncesini çürütmek için 1saat boyunca ailece uğraştığımız bi genç kız.. Ki ben, direnip onun savunduğu 3 cümle için yaklaşık 30 örnek üretmeme rağmen enson baş edemeyip sert bi tavırla "Sen öğretmen falan olma, bu zihniyetle çocuk yetiştirilmemeli!." "Önce sen okuu, dünya yazarlarını oku, hiçbir uca kaçmadan oku!" gibi cümleler sarf ettim. O gittiğinde ise yanlış yaptığımı ve birdaha onu görmeyeceğimi düşünmüştüm..
Ama şaşırdım, o da düşünmüş ve bir dahaki karşılaşmamızda bizi sevdiğini söyledi. İnanamadım, gözlerinin içine baktığımda inandım..
(Bir an aklım geçen seneye gitti; yine o "doğru mu?" bakışımla bakmıştım ve o saygı duyduğum kişiden kinayeli bir tavırlada olsa "Evet, sana inanmıyorum." cevabını aldım. Uzuun süre sindiremedim; sen seviyorsun ama o sana inanmıyor.. Sonra açıkladı, çook açıkladı ama malesef artık benim için hiçbişey eskisi gibi değil.. Bak hâlâ aklımda..)
Neyse.. "Doğru mu?" sorusuyla birden karşınızdaki kişinin gözlerinin içine bakarsanız, o gözler doğru olanı safça söyler. Ama gözler, dil değil..
Nedense sevildiğime sevindim (ama çok dil dökmüştüm), belkide sevilmek istedim..